Babaeski Meslek Yüksekokulu
15/07/2019 13:47:21 - 15/07/2019 13:47:21 - 27469 Okunma

Üniversitemizde “15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü” etkinliği düzenlendi. Etkinlikte “15 Temmuz’un Günümüze ve Geleceğe Mesajları” konulu bir panel de gerçekleştirildi.


Rektörlük Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma programına; Kırklareli Cumhuriyet Başsavcısı Gökhan KAPAĞAN, Kırklareli Adalet Komisyonu Başkanı Vahdet YELTEPE, Rektörümüz Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, Kırklareli Vali Yardımcısı Tahir DEMİR, Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Neziha MUSAOĞLU ve Prof. Dr. Meryem ÇAMUR, Fakülte Dekanları, Yüksekokul Müdürleri, Daire Başkanları ile Üniversitemiz akademik ve idari personeli katıldı.


Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan anma programı, Üniversitemiz İlahiyat Fakültesi Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kırat İlmi Bilim Dalı Öğr. Gör. Eyüp ÖZTÜRK’ün Kur’an-ı Kerim tilaveti, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların anlatıldığı kısa film gösterimi ve 15 Temmuz dinletisi ile devam etti. Ardından Rektörümüz Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, programın açılış konuşmasını yaptı.


Konuşmasında hain darbe girişimi sırasında canlarıyla ve kanlarıyla destan yazan, vatana ve ay yıldızlı bayrağa sahip çıkan tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dileyen Prof. Dr. Bülent ŞENGÖRÜR, “Vatanımızın bekası ve milletimizin huzuru için şehit olmuş tüm kahramanlarımızı şükran ve minnetle yâd ediyorum” dedi. ŞENGÖRÜR konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“15 Temmuz gecesi, vatandaşlarımız tek yürek olarak sokaklara ve meydanlara çıkıp destan yazdılar. Aziz milletimiz tüm unsurlarıyla ay yıldızlı bayrağın altında toplanma cesareti gösterdi. Silah ve bomba seslerine aldırış etmeyerek ölümü göze aldı. Cesaretin, dirayetin ve vatanseverliğin bu topraklardaki en mümtaz örneklerinden birini tarihe yazdı. Çanakkale ruhu ve Kuvayı Milliye şuurunun ne kadar diri olduğunu kanıtladı.“


ŞENGÖRÜR, bu menfur darbe girişiminin Türk milletinin hürriyetini ve bağımsızlığını canından aziz bildiğini ve milli iradenin ve demokrasinin gerçekleşmesi noktasındaki iradesini kararlı ve dik duruşuyla tüm dünyaya göstermiş olduğunu vurguladı. Şehit ve gazilerimizin aziz hatırlarını yaşatmanın ve bunu gelecek nesillere aktarmanın en büyük vazifelerimizden biri olduğunu söyledi. Böylece bütün dünyaya milli egemenliğimiz konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu göstermiş olacağımızı belirtti. ŞENGÖRÜR sözlerini şu sözlerle tamamladı:


“15 Temmuz gecesi destan yazan ve aynı zamanda bu vatan toprakları için hayatlarını feda ederek ay yıldızlı bayrağa rengini veren tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, vatan ve ay yıldızlı bayrak uğruna hayatlarını ortaya koyan gazilerimizi minnetle anıyorum.”

15 Temmuz’un Tarihsel ve Toplumsal Bağlamı ve Günümüz ve Geleceğe Mesajları

Programda üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Adem BAŞPINAR’ın moderatörlüğünde “15 Temmuz’un Günümüze ve Geleceğe Mesajları” konulu bir panel bir panel de gerçekleştirildi. Panelde Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ömer Faruk OCAKOĞLU ve Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Veysel BİLİCİ birer konuşma yaptı. BAŞPINAR akademinin 15 Temmuz’un tarihsel ve toplumsal bağlamına dair henüz derinlikli analizler yapmadığını belirtti. 15 Temmuz’a dair fikirlerin olayın sıcaklığından ötürü analiz düzeyi düşük duygu dünyası yüksel analizler olduğunu ifade etti. Akademinin bundan sonraki süreçte gelecek öngörülerini de içeren daha derinlikli tarihsel ve toplumsal analizler sunması gerektiğini vurguladı.


Dr. Öğr. Üyesi Ömer Faruk OCAKOĞLU konuşmasında 15 Temmuz’un tarihsel ve toplumsal bağlamı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durdu. OCAKOĞLU, darbe geçmişi ile bu geçmişin besleyip büyüttüğü vesayet olgusunu ve demokrasi teorisini bozan darbe olgusuna ilişkin Batı siyasal elitlerinin ve sosyal bilimcilerinin hatırı sayılır bir kısmının ürettiği çifte standart gerçeğinin ihmal edilmemesi gerektiğinin de altını çizdi. Darbeye soyunanların en büyük dayanağının bu darbe geçmişi ve buna gösterilen çifte standart olduğu üzerinde durdu. OCAKOĞLU, halkın tüm bunlara rağmen 15 Temmuz’da darbelere maruz kalmaktan darbecileri alaşağı etme yani nesne olmaktan özneliğe yükselme iradesi gösterdiğini belirtti. Böylece toplumumuzu darbe üreten bu yapıdan çıkartarak sağlıklı bir siyasal ve toplumsal yapı kurma imkânı ortaya çıkarttığını ve bunu değerlendirmenin toplumun her bir ferdinin bunu doğru bir şekilde idrak edebilmesiyle ilgili olduğu söyledi. OCAKOĞLU konuşmasını “Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı bir ömür dilerken 15 Temmuz ile elde edilen kendini yeniden kurma imkânının toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenip kıymetlendirildiği bir gelecek için dua ediyorum” diyerek tamamladı.


Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Veysel BİLİCİ ise konuşmasında 15 Temmuz’da direnişe toplumun bütün katmanlarının dahil olduğunu vurguladı. Anket verilerinin de bunu ortaya koyduğunu her sınıftan insanın direnişe ve demokrasi nöbetlerine katıldığının altını çizdi. BİLİCİ, bu topraklarda direniş dilinin İslam’sız olmadığını ve olamayacağını, 15 Temmuz’da organize bir yapıya karşı organize olmayan halkın direnişini mümkün kılan ve bu direnişi sınıflar üstü bir konuma yükselten şeyin bu dilin kuşatıcılığı olduğunu vurguladı. En büyük sorunumuzun ise resmi, akademik, gündelik ve varoluşsal dillerimiz arasındaki kopukluk olduğunun altını çizerek, bunun anlaşılması ve hafızanın kurumsallaşması gerektiğini vurguladı.

 

15 Temmuz Gazisi Vahide ŞEFKATLİOĞLU, Kendi Gözünden Direnişi Anlattı

15 Temmuz Darbe girişimi gecesi hem eşini hem de bir bacağını kaybeden Vahide ŞEFKATLİOĞLU da etkinliğe katılarak, o gece ve sonrası yaşadıklarını anlattı. ŞEFKATLİOĞLU darbe girişimiyle ilgili ilk haberleri aldığında aklına Suriye’deki durumun geldiğini, Suriye’deki duruma benzer bir durumun burada da olabileceğini düşündüğünü söyledi. Darbe girişimini öğrenir öğrenmez eşiyle sokağa çıkmak üzere hazırlandığını belirtti.  ŞEFKATLİOĞLU sözlerine şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanı’mız da, ‘Herkes dışarı çıksın’ dedi. Biz zaten hazırlanmıştık, koşa koşa çıktık. Bir yandan ağlıyordum, bir yandan da kardeşlerimi, kuzenlerimi arayıp, ‘Herkes çıksın, ülke elden gidiyor’ diyordum. Önce Dörtyol’a doğru gittik. Sonrasında, ‘Atışalanı’nda toplanılacak’ dediler. Bir anda müthiş bir kalabalık oldu, bayraklardan her yer kıpkırmızıydı. Gençlerin Allah-u Ekber sesleri kulağımızdaydı. O kadar kalabalıktık ki, ‘Allah’ın izniyle bu ülke yıkılmayacak. Ne kadar da çok imanlı gençlerimiz varmış’ dedim.”

ŞEFKATLİOĞLU 15 Temmuz gecesi ailece sokağa çıktıklarında önce Atışalanı’na gittiklerini daha sonra da havalimanına doğru gitmeye karar verdiklerini belirtti. Eşinin “Sen eve geç, yol çok uzun, yorulursun” telkini karşısında ‘Hayır, bu yolda ölmek var, dönmek yok’ dediğini söyledi:

“Havalimanına doğru giderken yol ikiye ayrılıyordu. ‘Nereden gidelim’ diye düşünürken, ‘Bariyerlerin altından geçer, otobandan gideriz’ dedik. Oradan atlayıp geçtik ve 15-20 dakika yürüdük. Birden, ‘Ateş ediyorlar’ diye bağırmaya başladılar. Tankın önünden ateş ediyorlardı, millet neye uğradığını şaşırdı. Herkes bir yerlere atlamaya başladı. Eşim, ‘Bariyerlerin üstünden atlayalım’ dedi. ‘Kiloluyum atlayamam, sen atla ben alttan geçerim’ dedim. Eşim bariyerlerin üstüne ayağını koydu, benim de elim alttaydı. Tank o an üzerimizden geçti. ‘Allah’ dedim. Bir sıcaklık hissettim, ağrı falan hissetmedim. Bir çocuğun, ‘Ablayı kurtaralım’ dediğini duydum. Birileri de, ‘Ambulansı bekleyelim’ dedi. Çocuk tekrar, ‘Ambulansı beklemeyelim, götürelim’ dedi. Beni arabaya koydular, bacaklarımın sallandığını hissediyordum. Hastaneye götürüp sedyeye yatırdılar. Gözlerim kapalıydı ama duyuyordum. Her şeyi hatırlıyorum. Doktor, bacağımın kesilmesi gerektiğini söylüyordu. 1 buçuk ay sonrasında uyandım.”

Yoğun bakımda kaldığı süre boyunca eşine ne olduğu sorusuna karşın, kendisine eşinin durumunun ağır olduğu ve hiç konuşamadığı söylendiğini anlatan ŞEFKATLİOĞLU, sözlerine şöyle devam etti:  “Güçlü olmalısın. Çocukların başında durman gerekiyor’ diyorlardı. ‘Neden böyle söylüyorlar?’ diye düşünüyordum. Oğluma sordum. ‘Durumu senden daha ağır’ dedi. Eşimin ölüm kâğıdının çıkması lazımmış. Oğlum o kâğıttan bahsedince eşime ait olduğunu anladım. Önce inkâr etti, sonra kabul etti, ‘O gece vefat etti’ dedi. Bir Mehmet gider, binlerce Mehmet gelir…”

Herkesin vatanına sahip çıkması ve evlatlarına vatanına, milletine nasıl sahip çıkması gerektiğini anlatması gerektiğini vurgulayan ŞEFKATLİOĞLU sözlerini şöyle tamamladı: “Bizim başka bir vatanımız yok. 15 Temmuz gecesini ben kesinlikle kanlı bir gece olarak görmüyorum. Aksine 15 Temmuz gecesi çok şanlı bir gecedir.”


Konuşmalar tamamlandıktan sonra Üniversitemiz İlahiyat Fakültesi Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kırat İlmi Bilim Dalı Öğr. Gör. Eyüp ÖZTÜRK, 15 Temmuz şehitleri için dua okudu. Program, Kırklareli Vali Yardımcısı Tahir DEMİR’in günün anısına 15 Temmuz Gazisi Vahide ŞEFKATLİOĞLU’na hediye takdim etmesi ile sona erdi.

15temmuz

Facebook Twitter Google Plus
15temmuz
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.